Monochroma

• Limbo’nun aynısı ki bu, neden yapıldı ? Türk işi değil mi işte anca çalar çırparız. Bu oyun için mi o kadar para topladılar ?

Uzarda gider söylenmiş laflar ve söylenecek olanlar. Monochroma’ nın haberini yapmış çoğu sitenin yorumlarında görürsünüz. Onlar hep oradadır, “iyi işlerin ayağına dolananlar”. Şimdi onları bi kenara bırakalım ve aslında Monochroma’nın ne kadar başarılı bir yapım olduğuna bakalım.

İstanbul’da kurulmuş olan Nowhere Studios’un 2. oyunu Monochroma. Kickstarter’dan topladığı bağışa ve Steam’de Yeşil Işık (Greenlight) almasına sanki kendi başarım gibi sevinmiştim. Şimdi de oyunun çıkacağını duyurmak ve de demo versiyonunu incelemek için yazıyorum.

Oyun şirketlerinin çok büyük bir heyecanla başladığı ve kendi çocukları gibi büyüttüğü projelerin, teknik aksaklıklar, hatalar ve/ya tecrübesizlik nedeniyle yarıda kesildiği, iptal edildiği, başarısız olduğu bir ülkede, hem sanat hem girişimcilik dersi veriyor Nowhere Studios.

Oyun 1950’lerde geçen bir distopya. Tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz devasa bir şirketin robot sattığı fantastik bir şehirde, biz büyük kardeşi kontrol ediyoruz. Oyunun başlarında bir çatıdan düştükten sonra kardeşimiz sakatlanıyor ve onu sırtımızda taşımaya başlıyoruz. Keşke o sahneye biraz daha dikkat çekilebilseydi. Ne olduğunu anlamak için etrafıma bakınmam gerekti.

[youtube=http://www.youtube.com/watch?v=2VMnGRPgCgQ]

Oyunun temelini oluşturan abi kardeş ilişkisi Gamespot’un incelemesinde yerden yere vurulmuş. Ama aslında hikayenin en önemli özelliği.  Kardeşimizi taşırken yüksek yerlere zıplayamıyor veya koşamıyoruz. Bu da bulmacalar sırasında iyice düşünmemizi gerektiriyor. Bu arada kardeşimiz karanlıktan korktuğu için onu sadece ışık gören yerlerde bırakabiliyoruz ve çok fazla uzaklaşamıyoruz. Bıraktığımız anda gözlerini elleriyle kapatması da çok ince ve hoş bir detay olmuş. Ama keşke uzaklaşmamızı engelleyen mekanizma yerine, uzaklaştığımızda kardeşimizin sesini duysaydık.

Oyunun bence atmosferini bozan en büyük sorunu animasyonlar. Özellikle kardeşimizi sırtımıza alırken bulunduğumuz konuma göre atlamalar yaşanabiliyor. Yürüyüş sırasında da sanki animasyonda frame atlıyormuş gibi hissedebiliyorsunuz. Onun dışındaki animasyon hatalarının çok önemli olduğunu düşünmüyorum. Counter Strike’da 90 derece aşağıya baktığında ayaklarını görmediği halde bunu sorun etmemiş nesiliz sonuçta.

Gevende’nin müziklerini yaptığı, yazılımcıdan çok tasarımcının olduğu bir oyun Monochroma. Bugun Steam’de bu link üzerinden satışa çıkacak.

Yerli oyunlar için hala umut var!