MÜZİK/FİLM

Whiplash

05 Şubat 2015

Kapalı gişe oynamış bir Caz filmi. Whiplash, Türkiye’de kendisinden beklenilenin çok daha üstünde bir başarı elde etmiş,  5 adaylığıyla Oscar’ın dikkat çekici yapımlarından biri. Bu kadar Caz dinleyen benim bu filmi kaçırmam çok da mümkün değildi zaten 🙂 Gelin Milles Teller’ın ve J.K Simmons’ın oyunculuklarıyla yerden göğe çıkardıkları filmi inceleyelim.

Bir çok yerde okuduğunuz şeyi en baştan söyleyelim. Evet film sadece Andrew’ın (Miles Teller) “en iyi caz davulcuları” ‘ndan birisi olmasını temel alıyor ve diğer alanlarda eksiklikleri var. Zaten filmin de amacı bu. Başarılı olmak için feragat ettiğimiz onca şeyi gözümüze sokuyor Whiplash.

Whiplash-4

19 yaşındaki Andrew’ın Shaffer Konservatuarı’na kabul almasıyla başlayan filmimiz alt hikayelerini baştan tüketiyor. Babasıyla sıklıkla gittiği sinema salonunda çalışan Nicole ile çıkmaya başlıyor. Ama bu iki karakter, Andrew Shaffer’daki en önemli koronun şefi olan Fletcher (J.K. Simmons) ile tanışmasıyla yok olmaya başlıyor.

Fletcher’ın, herşeyi kendi istediği şekilde yapılmasını istemesi, korodaki bütün müzisyenleri film boyunca zorluyor. İnsanları son noktasına kadar zorlayan Fletcher’ın baş kahramanımız Andrew ile olan ilişkisi, diğer grup elemanlarının yanında çok daha özel. Yatağını bile davul ekipmanının yanına taşıyan Andrew, gruptaki yerini sağlamlaştırmak ve Fletcher’ın gözüne girebilmek için sürekli çalışmaya başlıyor. Zaten filmde Andrew’ın kendine has bir tarz oluşturmasını değil, Fletcher’ın gösterdiği yoldan yürümesini izliyoruz.

Caz’ın sadece doğru zamanda doğru notaya basmak veya mükemmel bir kabiliyete sahip olmadığını düşünüyorum. İşte bu noktada Whiplash, Caz’ın duygusal kısmını es geçtiği için epeyce bir eleştirildi. Bir sanat eserini eleştirirken, sanatçının yeteneği üzerinde durmaktan çok vermek istediği mesajı anlamaya, eseri hissetmeye çabalarız. Caz’da da durum böyledir, hatta belki çok daha fazla. Bu dediklerime rağmen filmin hissettirdiği gerilimin, öğrenci ve öğretmen arasındaki karmakarışık ilişkiyi sanki biz yaşıyormuşuz gibi gösterebilmesi, Whiplash’i yılın en iyi filmlerinden birisi yapmaya yetiyor.

“There are no two words in the english language more harmful than good job.”

Fletcher, “aferin” lafından daha zarar veren bir söylemin olmadığını söylemesi Whiplash’ın mottosunu ortaya koyuyor. Andrew’ı sonuna kadar zorlayan hatta işi bir nokta daha ileriye götürmek için hiçbir şeyden kaçınmayan Fletcher, film boyu iki tarafa çekilebilecek bir şov sunuyor izleyenlere. Öğrencisini ileriye mi taşımak istiyor, yoksa yok etmek mi? Elbette ileriye taşımaya çalışıyor fakat tavırları, disiplinli yapısı sadece Andrew değil bütün koro üzerinde bir lanetmiş gibi dolanıyor.

image_14

Film gerilimi izleyicisine gerçekten çok güzel veriyor. İzlemeden önce okuduğum yorumlarda, Whiplash’i “çok gergin bir yapım” olarak adlandıranları gördüğümde çok şaşırmış ve inanmamıştım. Fakat film bittiğinde ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum, sanki Fletcher beni de ezip geçmişti.

Bu gerilimi hissetmemizdeki asıl neden J.K Simmons’ın mükemmel oyunculuğu ve Miles Teller’ın ondan geri kalmayışıdır. Bedenini o kadar iyi kullanmaktadır ki Simmons film boyunca, sanki perdeyi yırtıp bize saldıracak gibi gelir. Teller’ın da Simmons’ın bütün tacizlerine karşı direnişi, ve davul çaldığı sahnelerin etkileyiciliği seyirciyi filmin içine çekmektedir.

jk_bg

Film hakkında herhangi bir spoiler vermeden anlatmaya çalıştığım için, ne kırılma noktalarından, ne de dikkat edilmesi gereken sahnelerden bahsedebiliyorum. Ama şuna eminim filmi izlerken siz de bunları teker teker fark edeceksiniz. (Yazar burada filmi izlemenizi salık vermektedir :))

Bir şeyi arzulamak yetmez. Onu elde edebilmek için neler verebilirsiniz? Ne kadar ileriye gidebilirsiniz?

 

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply