“Bunları Türkiye’de söylemiş olsaydı öldürülürdü” denilecek sert diliyle Louie C.K A.B.D’nin en başarılı ve en farklı işler ortaya çıkaran komedyenlerinden birisi. Gittikçe sıra dışı hale getirdiği dizisiyle de her sezonuyla bambaşka bir başarıya imza atmaya devam ediyor. Gelin geçen hafta sezon finalini yapmış olan “Louie” ‘nin sezon incelemesine bakalım 🙂
Gittikçe sıra dışı hale getirdiği derken yalan söylemiyorum. Eğer diziyi hiç izlemediyseniz bence izlenecek listesinin en tepesine almanız gerekiyor. Tek bir uyarım var ; anlattığı konular ve bazı görseller her yaşa uygun değil. Uyarıldınız !
İlk bölümüyle biraz Seinfeld tarzında bir yapıya sahip olacağını düşündürürken 2. bölümüyle farklı şeyler yapmaya başlamıştı dizi. Son 3 sezonda da televizyonda çok fazla görmediğimiz bir tarza büründü. Bir komedyenin anlattığı hikayenin böyle dram dolu ve insancıl olacağını düşünmemiştim. Stand-Up gösterilerinde anlattığı şeylerden referanslar görebildiğimiz, hiç kimsenin rahatlıkla söyleyemeyeceği şeyleri çekinmeden söyleyebilen (11 Eylül, ırkçılık, pedofili dahil) C.K’in başka projelerde de yer almasından ötürü 8 bölümcük, bu zamana kadar yapmış olduğu her şeyin üzerine bir o kadar daha koyduğu harika bir sezonu geride bıraktık.
Amerikan toplumu üzerinden öz eleştiri yaptığı 1. bölümüyle sezon zaten iyi başlamıştı. Genel olarak kendi karakteri hakkında yaptığı yorumlar Louie C.K’in kendine has tarzını oluşturuyor. Dane Cook veya Jim Norton gibi komedyenler de kendileriyle dalga geçerek espriler yapıyorlarsa da hiç biri onun kadar gerçekçi ve sert olamıyor. Bundan önceki sezonlarda eski eşinden ve onun yeni eşinden sekanslar görüyorduk ama bu sezon çocuklarını bile az gördük. Sezonun konusu gittikçe kendini belli eden korkularıydı ki bunu da gözümüze sokmadan yapmayı başardı. Yıllardır şovlarında yaşlandığından bahseden Louie C.K, bu sezonda gençlerin yanında başarısız olma, yetersizlik hislerini gittikçe daha fazla belli etmeye başladı. Bunları farkedebilmek için sezonu ikinci defa izlemek zorunda kaldığımı kabul ediyorum ama alıştığım tarzının da ötesinde başarılı olan bu sezon bunu da hak ediyor.
İnsanlarla anlaşabilen bir karaktere sahip olmadığının, uyumsuz olduğunun farkında olması bölümlerde de kendini belli ediyor. Nezaketten dolayı demeyeceğimiz sözleri, pek çekinmeden söylemesi sonunda ciddi anlamda incelenebilecek diyaloglar doğuruyor.
Sezonun en pik yaptığı nokta ise 5. bölüm olduğunu söyleyebilirim. Buralara sayfalarca yazıp dizinin tadını kaçırmak istemediğimden sussam da bu yıl izlediğim dizilerin içinde en iyi bölüm sıralaması yapacak olsam şimdiden ilk üçe koyacağıma eminim. X kuşağının, Y kuşağına karşı tutumu ve fikirlerini ve Y kuşağının “garip” hayatı, çocukları olan Louie’nin anlayışıyla aktarılması ve bu anlayışın ifade edilme şekilleri dizinin özgün bir iş çıkarmasını sağlıyor.
Louie yukarıda da dediğim gibi her sezonuyla daha da iyi bir iş kotaran bir dizi. Herkese uygun bir tarzı olmadığını söyleyebilirim fakat ayak uydurabilecek herkesin bayıla bayıla izleyeceğine eminim
İyi seyirler 🙂
