İzleme fırsatını bulamadığımız güzel filmler geçip gidiyor biz farkında bile olmadan. Nightcrawler’ da böyle bir film. Garip bir hikaye ve dar bir senaryodan böyle bir film çıkar mı dediğiniz anda içine girdiğiniz çok iyi bir yapıt.
Jake Gyllenhaal ‘dan başka birinin çekip çeviremeyeceği bir film Nightcrawler. Temiz yüzündeki garip ifade ve nedense hep tekinsiz insanların saçı olarak algıladığım hafif uzun ve taralı saçlarıyla Gyllenhaal’ın etkisi altına girdiğimi söyleyebilirim. Film epeyce gergin bir yapıya sahip olsa da şiddeti gözümüze sokmadan, sadece ipuçları vererek göstermesi filmi gerçekten iyi bir noktaya taşıyor. Zor yolu seçip böyle güzel bir film yapan Dan Gilroy’a helal olsun 🙂
Film ana karakterimiz Louis’in para kazanmak için “kısa süreli” işlerde çalışmasıyla başlıyor. 10 dakika içinde de film ana konusunu ortaya koyuyor. Eve dönerken görmüş olduğu bir kazaya bakmak için durduğunda, olay mahalline ulaşan serbest çalışan bir kameramanın çalışmasını izlemesiyle Lou yeni “kariyerinde yeni bir sayfa” açmaya karar veriyor.
Gyllenhaal’in rol için vermiş olduğu kilolar Lou karakterinin psikopat tavırlarını daha da belirginleştirmiş. İlk video kamerasıyla, etik kuralları ve bazı kanunları hiçe sayarak çektiği görüntüler, bir anda işe atılmasını sağlıyor. KWLA kanalının gece haberlerinin yöneticisi Nina Romina’ya (Rene Russo) verdiği görüntülerle film bir anda gözümüzün önünde serilmeye başlıyor.
Önce Rick (Riz Ahmed) geliyor. Lou’nun asistanı olarak başlayan Riz, habere en kısa yoldan gitmek için Lou’ya yardım etmekten bir süre sonra ikinci kameramanlığa kadar terfi ediyor. Ahmed’in Gyllenhaal’dan aşağıda kalır yanı olmayan oyunculuğu da filmin dengesini bulmasında yardımcı oluyor.
Filmin tepe noktası ve çözümü de çok bekletmeden geliyor. Film ağır ilerliyor gibi gelse de gerilim size öyle hissettiriyor. Bunu dediğim olay geldiğinde farkediyorsunuz. Nina’nın şiddet satar felsefesiyle, Lou’nun hırslı karakteri birleşince ortaya korkutucu bir canavar çıkıyor. Bir bakıma önemli bir sistem eleştirisi olsa da, içeriden gelen muhalefet yumuşak bir zemin üzerinde kurulmuş oluyor. Fakat günümüzdeki “gerçekçilik” olarak adlandırılan, oysa gerçekle yakından uzaktan alakası olmayan, her gün gözümüzün içine sokulan görüntülerin, lafların aslında ne kadar hastalıklı zihinlerden çıktığını görmek güzel bir nüans. Uzun bir cümle oldu kusuruma bakmayın 🙂
Nightcrawler, “ay izleyecek hiçbir şeyim yok” durumunda açılıp izlenecek değil “ay efendim bunu izlemem lazım” deyip açılacak bir film. İzleyin izlettirin.