Aslında hepimiz fotoğraf çekmeyi seviyoruz. Anılarımızı sonsuzlaştırmayı, hep bizimle kalmasını istiyoruz. Ama çoğumuz sadece görebildiği dünyada, sahip olduğu çiftliğin içinde bunu yapıyoruz. Bunun dışına çıkmak isteyen, dışarıda kaosu yakalamak isteyenler ise geleceğe mükemmel bir miras bırakabilmenin gururunu yaşıyor.
Everybody Street, kaosu ve sokağın nefesini fotoğraflayanları gösterebilmek için yapılmış mükemmel bir film. Cheryl Dunn’ın Kickstarter’da destek arayarak başladığı projede Bruce Davidson, Elliott Erwitt, Jamel Shabazz, Bruce Gilden ve Boogie ile birlikte toplam 13 fotoğrafçıyla röportaj yapılmış. Hatta film sırasında bazı fotoğrafçıların nasıl çalıştığına dair gördüğünüz sekanslar, sokak fotoğrafçılığına merak sarmış insanlara fikir vermesi açısından mükemmel bir örnek oluşturuyor.
Bruce Davidson’ın metro çalışmalarını görebildiğimiz Everybody Street ‘de, New York’un tarihine biraz daha yakından bakabilmek çok zevkli. Aslında bu şey Ara Güler ‘in çalışmaları içinde geçerli. Bu fotoğraflara bakarken aslında geçmişi görmeye, insan hallerini incelemeye çalışıyoruz. Zamanı geçse de başka değerlerin eklendiği eserler aslında bu fotoğraflar.
Bruce Gilden ‘ın öznesini etraftan ayırabilmek için flash kullanmasını, Jamel Shabazz ‘ın fotoğraf çekmek için izin istemesine, Boogie’nin önce çekeceği objeyi belirleyip sahneyi tamamlayacak özneyi beklemesini görebildiğimiz Everybody Street ‘de geçen yazımda dediğim gibi çekim yöntemlerinin bu kadar geniş olmasından ve her fotoğrafçının algısının farklı olmasından dolayı birbirinden çok farklı çalışmalar görüyoruz.
Sokak fotoğrafçılığına ilgi duyan birinin korkusuz olması gerektiğini anlatan Boogie’nin uyuşturucu ve çeteler üzerine yaptığı çalışmalar, sokak fotoğrafçılığının çalışma alanına neyin girebileceğinin bir kanıtı. Sokak fotoğrafçılığı Caz’ın 1960’larda, siyah hareketinin güçlenmesiyle aldığı karmaşık ve mükemmel hal gibidir, herşeyi kapsayabilir ama hepsini kendine has tarzıyla ifade eder.
Sokak fotoğrafçılığı biraz da aktivist bir eylemdir. Burada gördüğünüz fotoğraflar ve filmde fotoğrafçıların söyledikleri üzerinde biraz durursanız aslında hiç bir zaman görmediğimiz veya görmek istemediğimiz şeyleri gözümüzün içine soktuğunu ve bizi rahatsız ettiğini hissediyorsunuz. Martha Cooper ‘ın New York’un gelir seviyesi düşük mahallelerindeki çalışmaları da bunun filmde görebileceğiniz güzel bir örneği.
Filmin müziklerinden bahsetmeden Everybody Street ‘i yeterince tanımlayamam. Film baştan aşağı mükemmel bir çalışmanın sonucunda ortaya çıktığını belli ediyor, müzikleri de bunu taçlandırıyor. Yumuşak bir Caz şarkısıyla başlayan film daha sonra William Klein’ın silah tutan çoçuğu gösterirken sertleşiyor. Sokağın her zaman sizi güleryüzle karşılamayacağını gösteren bu kısımda fotoğrafçıların başlarından geçen sorunların üstünden birazcık geçiliyor (Jill Freedman’ın Leica’sını silah olarak kullanması)
Sokak fotoğrafçılığına ilgi duyan birisinin izlemesi gereken ilk film olabilir Everybody Street. Ama eğer New York’u biraz olsun seviyorsanız izlerken dikkat etmenizi öneririm yoksa kendinizi NY’a yerleşme planları yaparken bulursunuz 🙂
No Comments