MÜZİK/FİLM, OYUN

Indie Game: the Movie

06 Kasım 2014

Oyunlara olan bağlılığımız nedeniyle büyükler tarafından kayıp nesil olarak adlandırılmaktayız. Boş vakitlerimize eğlence katan, kimimiz için ise iş kolu olan oyunlar her gün hayatımıza daha fazla giriyor. Ve bize kayıp nesil diyen büyüklerimiz, telefonlarında hay day, angry birds, candy crush gibi oyunlar oynayarak eğleniyor 🙂

River Raid

River Raid

Oyunlarla ilk tanışmanızı hatırlayın. Muhtemelen evinizde ki Atari adlı konsolla piksel piksel sayabileceğeniz grafiklerle kocaman bir dünyanın kapılarını açmıştınız. Birçoğumuz “çocukluk”  olarak görülen dönemden sıyrılmadı. Zaman içerisinde donanım üzerinde yaşanan gelişmeler oyun yapımcılarına kontrol edilemeyecek bir güç sağladı. İşte bu noktada büyük tiranlar ortaya çıktı.  Ilk başta bütün oyuncuların ağızlarının suları aka aka oynadığı oyunlar,  bir süre sonra tekdüzelikle boğuşmaya başladı. Halen daha ilk satış gününde 5 milyon civarında satıyor olmalarına rağmen oyuncular daha önceden yaşamış oldukları heyecanı yaşayamamaya başladı. Güzel grafikler, sesler hatta çoklu oyuncu desteği oyunları güzel kılmaya yetmemeye başladı. Aynı hikayeler temcit pilavı gibi sunuldukça oyuncuya, bundan sıkılan oyuncuların içinden oyun yapımcıları çıkmaya başladı. Ve antitez her gün etrafındaki kitleyi büyütmeye başladı.

Braid, Fez, Limbo, Machinarium gibi oyunlar o kadar beğenildi ki AAA olarak adlandırılan çok büyük paralarla yapılmış oyunlardan daha fazla ödül kazandılar. Elbette oyuncuların çoğunluğunu kazanabilmiş değil indie oyun piyasası, ama zaten hiç bir zaman böyle bir iddiası olan insanlar değildi bu oyunların yapımcıları. Kendi çocukları gibi gördükleri eserlerini, bunu anlayabilecek insanların oynamasını arzu etmekteydiler ve bunu başardılar.

Indie Game: The Movie

Indie Game: The Movie işte tam bu anlattığım tarzda oyun yapımcılarını konu eden bir film. Braid, Fez ve Super Meat Boy’un yapımcılarının hikayelerini anlatan IG:TM, bir belgesel için son derece sıcak bir yapısı var. Hatta Fez’in yapımcısı Phil Fish’in oyun dünyasındaki kötü şöhretinin nedenini çok rahatlıkla görebiliyoruz. Oyunu başarısız olursa intihar edeceğini söyleyen bir adamın yanında Braid’in yapımcısı Jonathan Blow’un indie oyunların temelindeki felsefe ve oynunu hikayesi hakkında harika yorumlarda bulunuyor.

Jonathon Blow, Indie Game: The Movie

Bir oyunu zamanında yetiştirebilmek için delicesine çalışan insanların yaşadığı stresi gördüğünüz belgeselde, oyun yapımcılığının öyle göründüğü kadar zevkli ve basit bir iş olmadığını hissedebiliyorsunuz. Ama oyun çıktığında geliştirme süresince yaşanılan stresin ve heyecanın yerini mutluluğun aldığını da hissediyorsunuz.

Phil Fish, Indie Game: The Movie

Tommy Refenes’in dediği “It would “be hell” to work for a company like EA or Epic.” lafı sanırım belgeseldeki en önemli cümle. ŞU an oyun dünyasında yaşanılan durumu gerçekten özetliyor. Geçen yıl yapılan GGJ’de (Global Game Jam: Her yıl dünyanın 4 bir yanında insanların 48 saat boyunca genel koordinasyon ekibi tarafından belirlenen bir konu üzerinde oyun yaptığı yarışma) Blizzard’da çalışan Giray Özil’in yarışma başlamadan önce gösterilen videosunda tam da bundan bahsediyordu. Oyunda küçük bir değişiklik yapmak için bile bir çok insanı ikna etmek hatta lobi yapmanın oyun geliştirme sürecine darbe vurduğundan bahsede Özil, Blizzard’dan önce kendi başına yaptığı oyunlarda daha fazla eğlendiğini söylemişti.

Küçük yaşta oyun yapımına ilgi duyan, kariyerinden nefret edip farklı bir şeyler denemek isteyen ama korkan insanların izlemesi gereken bir film Indie Game: The Movie. Oyunların sadece küçükler için olduğunu düşünen insanların izlemesi gereken bir film Indie Game: The Movie. İzlediğimde kendimi onların yerine koyabildiğim için filmi çok ama çok beğendim. Oyunlara biraz olsun ilgi duyuyorsanız sizin de ilgi duyabileceğinizi düşünüyorum.

You Might Also Like

No Comments

Leave a Reply